Öğrenci Seçme Sınavı (Öss) Sonuçları Üzerine… (1)

6 ^0_C

İstanbul

Ramazan Demir

23 Ocak 2012 Pazartesi

Öğrenci Seçme Sınavı (Öss) Sonuçları Üzerine… (1)

2006-2007 öğretim yılı için yüksek öğretim kurumlarına girmek isteyen ortaöğretim öğrencilerinin sınav sonuçları belli oldu. Bu sınav sonuçlarının en çarpıcı tarafı, 65 bin gencin sıfır puan almalarıdır. Diğer tarafta ortaöğretim seçme sınavlarında da (lise giriş seçme sınavları) ise 35 bin genç yine sıfır puan aldılar…

Milli Eğitim Bakanı Sayın Çelik’e göre, bu sonuç “normal”miş… Kendilerine göre “yanlış-doğruyu silme” sistemi uygulanan her yer ve sistemde bu sonuç alınırmış… Bu konuya bir başka yazımızda değineceğim; öncelikle ülkemizin geleceği olan bu gençlerin başarısız olmasında etken olan temel sebepleri irdelemek gerekir…

YÖK sisteminde yapılmak istenen “sözde değişiklikler” üzerinde koparılan haklı fırtınalar sonuç vermiş ve “eski tas eski hamam” tekerlemesi yerinde geçerli olmuştur… İktidar gücü, YÖK ve ÖSS sistemlerini kendi ideolojik amaçları doğrultusunda değiştirmeyi hedeflediği için, işin özüne vakıf olamadı… Çünkü, siyasi iradenin amacı, gerçek anlamda bir “üniversite reformu yapmak” değildi… Sonuçta karmaşık duygular içinde olan liseli gençlerin beklentilerine ne siyasi irade ne de YÖK yetkilileri bir yanıt verebildiler…

Biz burada, önümüzdeki eğitim yılında olacaklar hakkında herhangi bir kehanette bulunmadan, 2004-2005 ve 2005-2006 öğretim yılı sonuçları üzerinde bazı irdelemeler yaparak, eğitim sistemimizdeki çıkmazları tartışmaya açmak istiyoruz…

Bilindiği üzere ÖSS ve orta öğretim sınav sonuçları ilan edildikten sonra, ortaya çıkan tablonun vahametine aldırmadan, cılız haberler, sekizinci sütünde paragraf kapsamında “hayıflanma ve de ayıplanma” bağlamındaki haberlerin ötesine geçmeyen bir medya “ilgisi-ilgisizliği” ile konu yine kaderine terk edildi…

Halbuki sonuçlar irdelendiğinde, on binlerce liseli gencin (65 bin) üniversite giriş sınavlarında (sıfır) puan, ortaöğretim giriş sınavında ise (35 bin genç-çocuk-) yine sıfır puan almış olmaları, eğitim sisteminin iflas bayrağının çekildiği gösterir... Ancak, bir tarafta anlı-şanlı medyamız, “öbek-göbek” sallama sahnelerinin peşinde insanların beynini uyuşturmakla meşgul olurken, bu vahim tablonun sorumluluğunu başka yerlerde aramaya yeltenen YÖK sistemi savunucuları ile siyasi iradenin vurdumduymazlığını anlamak mümkün değil… Acaba bu sınav sonuçları onlar için son derece “önemsiz” mi sayılıyor?…

Her fırsatta nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan gençlerle övünme fırsatını kaçırmayan siyasiler, her nedense bu konuyu, yani eğitim konusunu, ıskalamayı tercih ettiler… Her yıl ÖSS’ ne giren milyonlarca liseli gençlerin neler hissettikleri kimsenin umurunda değil…

Yaklaşık 70 milyona yaklaşan ülke nüfusunun yine yaklaşık 20 milyon civarındaki ilk ve orta öğretim öğrencisinin geleceğini ilgilendiren “eğitim” sistemindeki yanlışlara sıra gelince, kimse suçu üstlenmiyor… Eğitim sistemi ile ilgili, iyileştirmeye yönelik yeni öneriler yapanlara gelince, duymazlıktan, görmezlikten geliyorlar siyasetçilerimiz… Ortada kalan, en kıymetli yılları gençliği harcanan, gelecek hakkında “umutsuz” olan büyük kitleler dolayısıyla ülke zarar görmüş, kimin umurunda!...

ÖSS sonuçları irdelendiğinde, her yıl giderek artan bir “sıfır puan” alma sayısının yazıldığı rakam hanesi kabarmaktadır… Hem orta öğretim sınavlarında, örneğin lise, parasız yatılı giriş sınavları, hem de üniversite sınavlarında birçok öğrencinin “sıfır puan” almalarının sebebini ciddi olarak irdelemek gerek…

Denilebilir ki yapılan sınav bir yarıştır, başaran da başarısız olan da olacaktır… Bu sınav yarışçılarının içinde çok başarılı olanların da olması, sistemi savunanlar için artı puan olarak öne çıkarılmak istenecektir…

Şüphesiz ki çok ender de olsa sınırlı sayıdaki öğrencinin tamamına yakın soruları cevaplayarak yüksek puan almaları sürpriz değildir. Örneğin bu yıl ÖSS sonuçlarında 30 ile 40 arasında gencin çeşitli branşlarda birinci olmaları gibi… Bu sınavın doğasında olması gereken bir sonuçtur… Ve bu sayılı gençler günlerce yazılı ve görüntülü basına konu olmaktadır… Dershaneler bu gençlerin boy boy resimlerini ilan ederek reklamlarını yapmaktadır… Bunların yanında geniş bir öğrenci kitlesinin ise her yıl artan oranda “sıfır puan” almaları kimsenin yazılı ve görüntülü medyasına “manşet” olmamaktadır…. Yüksek puan alan birkaç genci ilk sayfalarına taşıyarak özentiyi körüklediği kadar aşağılık kompleksini de öne çıkardığının farkındalar mı acaba, medya mensupları?...

Eğitimde temel bir kural vardır; bireysel başarılar sistemin çok iyi işlediğini göstertmez; çünkü 2004-2005 öğretim yılında 26 bin, 2005-2006 öğretim yılında ise 45 bin, 2006-2007 öğretim yılında 65 bin civarında genç bu sınavlarda sıfır puan almaktadır, bunun “iyi sistem” olduğunu savunmak en azında var saymak, doğru bir çıkış değil… Bunu bilimle, eğitim felsefesiyle, pedagojik nosyonla da izah etmek mümkün değil…

2004-2005-2006 öğretim yıllarında ÖSS ilk üç dereceye giren gençlerin kendileri kadar ailelerinin de çok önemli derecede fedakârlık yaptıkları unutulmamalıdır. Örneğin, bunlardan birinci gelen genç örneği, kişisel anlamda tabii ki gurur verici, fakat, aynı sınavda sıfır puan alan 26.448 (2004-2005) ve yaklaşık 45 (2005-2006) bin öğrencinin hiçbir soruya cevap verememiş olması son derece düşündürücü değil mi?... Üstelik de her yıl bu sayı giderek artmaktadır…

Branşlara göre, örneğin sosyal bilimler, fen bilimleri, matematik, Türkçe alanlarında doğru soru ortalamaları ilginç sonuçlar vermektedir. Örneğin, ÖSS’ne katılan öğrencilerin çözdükleri matematik sorusu ortalaması 3 civarındadır; fen bilgileri örneğin fizik ve kimyanın durumu daha da iyi değil…

ÖSS sonuçlarındaki branşlara göre cevaplanan soruların ortalaması değerlendirildiğinde, bakınız tablo nasıl oluyor; doğru yanıt ortalamaları Türkçe’de 9.94, fen bilimlerinde 3.63, matematikte 3.11 ve sosyal bilimlerde 8.25 olarak belirlenmiş... Yaklaşık 50 matematik sorusundan sadece 3 tane doğru yapılmış….

Sınavı kazanıp üniversiteye giren öğrenciler sanki hiç matematik, fizik, kimya derslerini okumamış gibi… Hal böyle olunca orta öğretimin varlık sebebi ortadan kalkıyor…

Olaya bir başka boyutta bakıldığında, sınavda sorulan test ve klasik sorulara verilen cevaplar kıyaslandığında, test sorularının daha başarılı olduğu görülür. Klasik sorular, daha çok sentezleme yeteneğine dayandığı için, aslında daha kolay çözülmesi gereken bu sorularda başarı oranı son derece düşüktür…

Sebebi açıktır; ilkokuldan beri öğrenci “test” yarışına sokuluyor da ondan... Tüm derslerin konuları test çözülerek öğreniliyor, üniversite aşamasına gelindiğinde yine dershanelerle devam ediliyor… Çünkü sistem böyle kurulmuş; bunun dışına çıkamazsın, çıkarsan yarışı bırakmış olur, diskalifiye olursun…

Deneyimlerimle sabit olan bir olayı aktarmakta yarar görüyorum; dersleri enteraktif olması için zaman zaman belli konularda öğrencilerden “geri bildirim” alındığında, ya da belli konuda kompozisyon yazdırıldığında, hatta ve hatta dilekçe yazdırıldığında korkunç sonuçlarla karşılaşılır… Üniversite öğrencisine herhangi bir konuda “dilekçe” yazılması istenecek olduğunda bunu başaran öğrenci sayısı çok fazla değildir...

Bu bile, eğitimin içinde bulunduğu korkunç boyutlarını ifade etmeye yeterlidir…

Sorumlusu kim, suçlusu kim?...

Bu gençler mi, anne babalar mı?...

Deyişli ifade ile “…bu kompütör çağda…” eğitim sistemi matematik, fizik, kimya öğretmeyen bir ülkenin gençlerini nasıl zorluklar bekliyor? Matematik bilmeyen bir toplum nasıl sentezleme yapar; bilim-bilgi üretebilir, dünya ile nasıl entegre olabilir?...

Türk Milleti için gösterilen ana hedef, “…muasır medeniyetin üzerine çıkmaktır...” Gazi paşa bunun için hedefin yanı sıra ulaşım aracını da belirtmiş; “…Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat, için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir…”

Buna göre konu irdelendiğinde, matematiksiz bilim olmayacağına göre, gösterilen hedefe ulaşmak temelden engellenmiş olmaz mı?...

Uygulanan sistem, Gazi Paşa’nın Türk Milleti için gösterdiği hedefi baştan itibaren saptırmış oluyor...

ÖSS’ da sıfır puan alan 18 yaşın üzerindeki yaklaşık 65 bin gencin durumu ile orta öğretimde kezâ sıfır puanı alan 35 bin civarındaki öğrenciler birlikte toplanınca 90-100 bin oluyor… Hemen şu soru akla gelebilir; bu kadar genç “geri zekâlı olabilir mi?...” Bu gençlerin aslında son derece normal zekâya sahip oldukları ancak kendilerini ifade etmekte güçlük çektikleri de biliniyor…

O zaman suç kimde?...

Eğitim sisteminde, bu gençler kendi başlarına bir varlık, değer oldukları, onların da düşünce ve kararlarının olabileceğini unutarak sadece ezberleyen, verileni, gösterileni yapan “robot” varlıklar olarak görüldüğü için, kendilerini ifade etme fırsatı verilmediği için kırgındırlar… Fırsatlar tanınmadığından dolayı bu sonuca itilmektedirler… Hepsinde yarının, geleceğin endişesi var…

Bu başarısızlık ve karamsarlığın temelinde ortaöğretimdeki başarısız eğitim sistemi vardır; bu konuya gelecek yazımızda devam edilecektir.

6 ^0_C

Ramazan Demir

Öğrenci Seçme Sınavı (Öss) Sonuçları Üzerine… (1)

Din Dindar Diyerek...

İnanç Sömürüsü... (1)

Önerilen Yazılar

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…

Ramazan Demir

Öğrenci Seçme Sınavı (Öss) Sonuçları Üzerine… (1)

Din Dindar Diyerek...

İnanç Sömürüsü... (1)

Önerilen Yazılar

Anadolu’Da Kim Kimdir?

Tek Adam Tuzağı...

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…