Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler... (2)

6 ^0_C

İstanbul

Ramazan Demir

14 Mart 2023 Salı

Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler... (2)

Geçen Sayıdan Devam.

Atatürk ve Milliyetçilik…

Kurtuluş savaşının sonuçlarını ve kazanımlarının değerini bilebilmek için bu savaşın oluş şartlarını, cephe yorgunluğunu, Anadolu’nun fukaralığını, halkın bıkkınlığı, padişaha “kulluk” mertebesinde bağlılığını, ülke üzerindeki borç yükünün ağırlığını, yabancı şirketlere bağımlılığını, cehaletin dorukta oluşunu, milli değerlerin aşınışını iyi anlamak gerek…

Bu savaşın oluş sebeplerini, yani Türkiye’nin, Anadolu insanının içinde bulunduğu durumu anlamadan kurtuluş savaşının sonuçlarını ve kazanımlarının değerini anlamak güçtür… Atatürk böyle bir dönemde ve ağır şartlarda Anadolu’da kurtuluş savaşını başlattı.

Atatürk’ün karşısındaki en büyük handikaplardan biri de, o güne kadar “millet” olduğu unutturulmuş Türk toplumuna “millet” olduklarını hatırlatmak, anlatmak, inandırmaktı...

Toplum, dinsel değerler önünde hep sorumlu tutulmuş, dinin egemen söylemi karşısında hep bir “korku” taşımış… Milletin ruhuna işlenmiş, benliğine öylesine yerleşmiş bir korku ki, her an kul ve Tanrı tarafından yargılanabilme korkusu var… Böyle bir topluma “milliyet” duygusunu, hürriyet mücadelesini, savaşma ve direnme ruhunu verebilmek kolay değildi...

Atatürk’ün başardığı en büyük başarılardan biridir bu; “ümmet” düşüncesinin egemen olduğu dar görüşlü anlayıştan, “millet” olma, birey olma düşüncesi, kafası, bilinci yaratmasıdır…

Atatürk hakkında 80 yıldan beri yapılan menfi propagandalara rağmen, gizli-açık, dört duvar arasında, yapılan yıkıcı eleştirilere rağmen, Atatürk’ün Türk toplumuna “millet” olma bilincini vermesi büyük bir başarıdır… Diğer yaptıklarını hepsini bir tarafa, bu başarıyı bir tarafa koymak gerek…

Milliyetçilik esasına dayalı çağdaş anlamda bir ulus-devlet inşa etmesi çok büyük bir başarıdır. Sadece bu başarısı bile Atatürk’ün yücelmesine yeterlidir. “Ümmet” kafasıyla yaşamaya alışmış eğitimsiz bir toplumdan bilinçli bir toplum çıkarmak ve “ulus devlet” kurmak… Bunu başarmak, Atatürk'ün belki de en büyük ve önemli başarısıdır, en büyük zaferi de sayılabilir...

Peki, bunu nasıl başardı Atatürk?...

Atatürk işe sıfır noktasında başladı; topluma “millet” kavramını, milletin ne olduğunu anlatarak başladı işe…

Millet olmanın temel ilkeleri vardır; dünyanın hangi bölgesinde olunursa olunsun, özünde taşıdığı millî karakterler vardır. Bu karakterler o toplumun milliyetçilik profilini ortaya koyar…

Hangi özelliklerin bir toplumu “millet” yapacağına dair uyuşulmuş değerler vardır; bunlar siyasi, dil, kültür, tarih birliği ile birlikte yaşama bilincinin paylaşılmasıdır.

Çağımız toplumlarında millet olma esası, alt kimliklerden çok üst kimliğe dayandırılır. Kan bağı, ırki temel, dinsel inançlar esas olarak alınmaz. Atatürk çok önemli olan ve gerçekten hiçbir liderin başaramadığı bir bütünleştirici bilinci aşıladı topluma…

Irki ve köken mensubiyetine dayanmayan, ortak değerleri paylaşan bir üst kimliğin anatomisini, şablonunu çizmiş ve “ümmet” kafasıyla yaşayan topluma “millet” olma üst kimliği bilincini anlatmış, inandırmış, bilinçlendirmiştir…

Nedir bu üst kimlik?...

“Türk milleti” kimliği…

Bunu tam anlamıyla birleştirici kimlik olarak söylemiş ve inandırmış.

Irki anlamda “Türk” veya “Türklük” esası yoktur bu üst kimlik anlayışında; kendini bu kimliğe ait olduğunu, bu mensubiyette kabul eden, öyle hisseden, öyle olmak isteyen herkesi kucaklamış, kucaklayan bir üst kimliktir...

Eğer öyle olmasaydı, adeta bir hamur, ebru karakterini kazanmış olan Anadolu insanının genetik çeşitliliğinden nasıl birlik, beraberlik, vatan savunma bilinci, hürriyet bilinci oluşturabilirdi ki?...

Millet olmanın ana ilkelerini oluşturan ortak paylaşımların yanı sıra şahit parametreler olarak algılanabilecek ahlaki ve inanç yakınlığı, insani ilişkilerin de olması gereklidir. Şüphesiz ki vatan birliği, millet olabilme kriterlerinin en vazgeçilmez kuraldır, şartıdır...

Atatürk’e göre Türkiye Cumhuriyetini kuran millet, “Türk Milleti”dir. Bu söylem biyolojik ırkçılığa dayalı bir söylem değildir.

Atatürk, bu üst kimlik söylemi ile Anadolu’da yaşayan ve bu değerleri paylaşan, kendini bu toprağın asli sahibi sayan, kendini bu kimlikle ifade etmek isteyen herkesi “Türk Milleti” olarak kabul etmiş ve vatanın kurtuluşu, istiklalin kazanılması, hürriyetin alınması için birlik oluşturmuştur…

Irki yada dinsel esasa dayalı sert-totaliter yaklaşımlardan uzakta kalan bir milliyetçiliği savunmuş ve benimsemiştir.

Atatürk’ün millet ve milliyetçilik anlayışı, barışa dayalı bir doktrindir, yaşam felsefesidir. Millet olmak, milliyetçi olmak, barış sever olmak demektir. Milliyetçilik felsefesi, ulus bilincine varmış, yaşama hakkını kendinde bulan, vatandaşlık bilincinde olan ve kaderini başkasına değil kendisine yön çizdiren, tüm temel haklarının yaşama geçmesini isteyen kültürel bir milliyetçiliktir.

“Türk Milleti” üst kimliği altındaki farklı kültürel yapılanmalar, dinsel inançlar toplumun zenginliği, çeşitliliğinin rengi, birlikte yaşama ve paylaşma ahenginin araçları olarak algılanır.

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, hayatı boyunca rehber aldığı akıl ve bilimsel verilere dayanan ve tarihi tecrübeleri ona destek değer, katkı yapan bir milletçilik anlayışı… Bu bağlamda konu değerlendirildiğinde, milliyetçilik felsefesinin yapay bir yapılanma olmadığı, aksine akla dayalı ve organize bir sistem içinde gelişip güçlenen bir ideoloji olduğu anlaşılır...

(Devamı gelecek sayıda)

ÖNCEKİ

Besle Kargayı Oysun Gözünü…

SONRAKİ

6 ^0_C

Ramazan Demir

Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler... (2)

Besle Kargayı Oysun Gözünü…

Tecavüze Uğrayan Kadın…

Önerilen Yazılar

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…

Ramazan Demir

Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler... (2)

Besle Kargayı Oysun Gözünü…

Tecavüze Uğrayan Kadın…

Önerilen Yazılar

Eğitim Modeli Üzerine İrdelemeler… (3)

İnanç Sömürüsü... (1)

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…