Yök Sistemi Üzerine İrdelemeler… (1)

6 ^0_C

İstanbul

Ramazan Demir

24 Kasım 2016 Perşembe

Yök Sistemi Üzerine İrdelemeler… (1)

Üniversitelerimizde görev yapan ve idareyi ellerinde tutan belli kadroların “akademiya” dışı işlerle gündeme gelmeleri tesadüf değildir. Kimlik erozyonuna uğramış insanların özenle uyguladıkları yöntem ve strateji var; görevlerinin dışındaki işlerle ilgili imiş gibi faaliyetlerde bulunarak bu “hava” ile toplumun önüne çıkma gayretleri gösterirler.... Bunların ortak bir yönü vardır; bulundukları mevkileri, unvanları hak etmeden gelen insanlar olmalarıdır; kendi zafiyetlerini kamufle etmek için farklı kimliklerle kamuoyu önüne çıkmaya gayret etmeleridir…

Bunların çoğunun ismi, her türlü yanlışlıkla iç içe olmuş; bilimsizliğin, kötü yöneticiliğin, despotizmin, “jakobenizmin”, demokrasi düşmanlığının bekçiliğini yapan bu ucuz-sahte kahramanlar, bazen “demokrasi havarileri”, bazen katıksız “insan hakları savunucusu”, bazen “laik düzenin bekçileri”, bazen “cumhuriyet kurtarıcıları”, bazen “din tüccarları”, bazen de “Atatürk’ten geçinmeciler” olarak ortaya çıkarlar…

Bunlar bulundukları kurumlarda huzursuzluğun, klikleşmenin, gruplaşmanın, ayırımcılığın, bölücülüğün kaynağını oluştururlar… Kendileriyle, rejimle kavgalıdırlar…

Zafiyetleri nedeniyle zavallılaşırlar… 27.yılını “başarısızlık madalyasıyla ödüllenerek” yaşayan YÖK sisteminin getirdiği “safralardır”… Milletin vermediğini, halkın önermediği değerleri “gasp etmek” için her türlü hileyi “mubah” sayan bu ucuz kahramanlıklar, vitrin gösterisi sevdalısı zavallılar…

Bu sahte kahramanlık heveslisi zatlar, YÖK sistemi hakkında eskiden beri şikayetçiydiler, fakat ne zamanki ciddi bir şekilde yasal değişiklik gündeme getirilirse, işgal ettikleri makamlarda, paylaştıkları rantlardan mahrum kalacak endişesiyle, daha önce beğenmedikleri, yerine göre “küfrettikleri YÖK sistemini” savunur oldular, ona dürt elle sarılmaya başladılar… Bunlardan ayrı olarak YÖK nimetlerinden yaralanmak isteyen “yeni türeme” ve siyasi iradeye katıksız “biat” eden fırsatçılar belirmeye başladı…

Bu “zat-ı muhteremler” hem yapılmak isteneni beğenmezler, hem de kendileri bir öneri getirmezler… Hiçbir dönemde önerisi olmayan “ötekiler” de “fırsat bu fırsat” deyip parsayı toplamaya gayret ederler.

Üniversiteye rağmen üniversite reformu yapılamaz, yapılsa bile başarı oranı “sıfır” noktasında olacağını anlamayan “gafil” iktidarlar kadar, “aymazlık” tutarsızlığı içinde ve “atalet” örneği YÖK sistemi savunucuları da büyük bir yanlış yapmaktadırlar…

Her dönemde getirilen “üniversite yasa” taslağı hakkında “büyük laflar” etmekten geri kalmazlar; örneğin “Stalin, Hitler döneminde, en koyu totaliter rejimlerde dahi olmayan bir gizlilik” içinde YÖK sisteminin değiştirildiği suçlamasını yapabiliyorlar...

İşin aslına bakıldığında, ‘totaliter” rejimden en son şikâyet edebilecek kişiler, yine bu “sahte kahraman” taslaklarıdır…

Rant paylaşımcıları bu ucuz kahramanlık örneklerini veren “sözde idareciler” ileri sürülenin tam aksine, YÖK sistemi süresince, Stalin ve Hitler dönemindeki “komünist ve faşist” zihniyetin egemen olduğu yüksek öğretim kurumlarında bile uygulanmayan keyfi uygulamalar yapılmıştır… Günümüzde, hâlâ bazı üniversitelerimizde örneklerini yaşadığımız zulüm, despotizm, bölücülük, ayırımcılık hiçbir totaliter rejimde görülmedi…

İşte size tipik bazı örnekler; Anadolu’nun kuzey ucundan güney ucuna, batı ucundan en doğudaki YÖK sistemi uygulayıcılarına bakıldığında ve birazcık da hafızamızı tazelediğimiz takdirde bu örnekler görülecektir…

Bazıları, gözündeki merteği görmeden başkasının çöpünü görerek ahkâm kesebiliyor; yaptıkları zorbalık ve yolsuzlukları düşünmeden ve hiç sıkılmadan ileri-geri konuşabiliyor… Efendim, “…üniversiteler siyasî iktidarın etki alanı içine sokuluyor... Bu, Türkiye’yi karanlığın içine sokacaktır…” diye buyuruyorlar… Diğer bir YÖK’çü sahte kahraman ise buyurmuşlar ki, “…bu bir rejim meselesidir, siyasi iradenin yapmak istediği aslında rejim değişikliğidir…” Bu kafa ile nereye varılabilir ki?...

Uzun süre atalet örneği olan ve Cumhuriyet inkılabı hakkında hiçbir fikir üretmeyen “Darülfünun” hakkında işlem yapmayıp bekleyen Gazi Paşa, meşhur yabancı rapordan sonra, “…bildiğimiz farklı, gerçekler farklıymış…” deyip 1933 reform neşterini salladığı üniversite…

YÖK sistemine düne kadar sövüp sayanlar bugün aynı sistemin savunucu neferleri kesildiler…

Acaba neden?...

İkballerine halel gelecek diye mi?...

Popülist tavırlarına son verilecek diye mi?...

Kurdukları saltanatları son bulacak diye mi?...

Devletin kaynaklarını, gelişigüzel şekilde makam odalarının tefrişinde, ultralüks makam arabalarının satın alınmasında kullanımı engelleneceği için mi?...

Belki de hepsi…

Şayet bir siyasi irade, akıllı uslu davranıp gerçek anlamda “reform” niteliğinde bir YÖK sistemi kuracak yasayı getirir TBMM den geçirirse, karanlığın içine sokulacak olan Türkiye Cumhuriyeti değil, ucuz kahramanlık peşinde koşan, “…Selanik’i yeniden fetheden, yeniden milli mücadele başlatan, Kübilaycılık oynayan” YÖK sistemi Donkişotları olacaktır… Bunun için feveran ediyorlar…

Sıkıştıklarında kendilerine bir kamuflaj ararlar… Bu kamuflaja, ardına saklandıkları kalkana “simge değer” kılıfı biçerler… Sahte kimliklerini gizlemek için ardına saklandıkları kutsal mefhumlara koşarlar; bu yüzden Atatürk’ü, Cumhuriyeti, lâikliği, demokratlığı sonuna kadar istismar ederler...

Ötekiler ne yapar? Onlar da doğan yeni fırsattan yararlanarak sisteme karşı “kin” yüklü icraatlara yeltenirler, hukuk kurallarını ayaklar altına alan “garip” söylemler verirler… Sanki üniversiteler ideolojilerin, din savaşlarının, tarikat-cemaat çekişme arenaları imiş de böyle bir rant paylaşımı başlamış… Çok yazık çok…

Her nasılsa kurumun başına gelen-getirilen bu “idareci” zatlar, âdeta birer “millî felâket...” örneği verirler… Kimisi kendi başına buyruk, kimisi uzaktan kumandalı, kimisi bilimsizliğin verdiği cehaletle yıkanmış cüppenin ağırlığında ezilmekte…

Öğretim Üyeleri Derneği’nin savunma avukatı tahsisi ettiği 300 aşkın öğretim üyesiyle davalı bir “idareci” düşünülebilir mi?... Üniversite idareciliği döneminde öğretim üyesiyle mahkemelik rektörler mi dersiniz, jüri raporlarını tersine işleten, bilimsel verilere itibar etmeyen, danışmanıyla sabahlara kadar demlenip “tavla oynayan sarhoş” unvanını kazanan idareciler mi dersiniz… Sabah verilen talimatı akıldanelerince yeterli bulunamayan bazı yetkililerin akşam yeni beyanlarda bulunmasına kadar hepsi var bu YÖK sisteminde!... (Devamı gelecek sayıda)

***

ÖNCEKİ

Ölüm Sessizliği

SONRAKİ

6 ^0_C

Ramazan Demir

Yök Sistemi Üzerine İrdelemeler… (1)

Ölüm Sessizliği

İleri Demokrasi Mi Teokrasi Mı? (3)

Önerilen Yazılar

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…

Ramazan Demir

Yök Sistemi Üzerine İrdelemeler… (1)

Ölüm Sessizliği

İleri Demokrasi Mi Teokrasi Mı? (3)

Önerilen Yazılar

Ekran Baykuşları Ve Sivil Diktatörlük...

Bilim Kültürü

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…