Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler...(4)

6 ^0_C

İstanbul

Ramazan Demir

28 Ocak 2022 Cuma

Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler...(4)

(geçen sayıdan devam)

Atatürk’ün bütünleştirici rolü…

Bir dünya devleti olarak Osmanlı, tarihteki ömrünü tamamlayıp ezeli düşmanları arasında paylaşılınca geriye kalan Anadolu topraklarını dahi Türk milletine fazla gördüler. Bunu da yok etmek, Türk milletini tarihten silmek için Anadolu’nun işgali gündeme alındı. Atatürk ve arkadaşları da Osmanlının subaylarıydı, Osmanlının okullarında okumuş ve askeri eğitimini almışlardı. Anadolu’ya çıktıklarında, Osmanlının kurtuluş umudu yok olduğu için, elde kalan son vatan topraklarını korumak ve işgalden kurtarmak için önce kurtuluş savaşını yaptılar, sonra millete dayalı bir idare sistemi olan Cumhuriyeti kurdular.

İstiklâl savaşını yapan ve kazanan insanlar da, cumhuriyeti kurup yaşatacak olanlar da Osmanlı aydını ve komutanlarıydı, yine Anadolu insanı idi. Bunun için başta Atatürk olmak üzere kurtuluş savaşının tüm neferleri, millet meclisi kadroları, Anadolu toprağının gerçek “istiklâl” ruhunu taşıyorlardı. Edirne’denVan'a, Diyarbakır'dan İzmir’e, Karadeniz'den Akdeniz'e kadar tüm vatandaşlar millî ruh taşıyordu. Onlar arasında mezhep, tarikat, bölge, köken ayırımı yoktu, asla olmadı, yapılmadı, düşünülmedi...

Bunların her biri milli cevherin ortak damarları idiler... Atatürk bu damarları aynı kaynakta birleştirdi; top yekun millet olmanın inancını, güvenini ve imanını verdi.

Gelenek ve yaşam renklerindeki bazı farklılıkların kaynaştığı tarihi geçmiş, kaderde ve kıvançta yüzyıllarca birlik olmuş Anadolu insanının kaynaşmış ana damarı, “Türk milleti” damarı idi… Tarihin derinliklerinde bütünleşmiş bir milli ruh ile, kaynaşmış kültürlerle, duygusal bağlarla güçlenmiş akrabalıklar; kısaca, farklı kültür ve kökenden insanların aynı bayrak altında, aynı vatan toprağı üzerinde, aynı inancın mensubu olarak kaynaştılar…

İşte bu kaynağı sağlayan, gerçekleştirenler, birbirleriyle milli ve manevi değerler bütünlüğü içinde bağlanmış insanların oluşturduğu Anadolu insanı Türk milleti idi. Bugünlerde bu Anadolu insanlarını ayrıştırmak için “Türkiyeli halklar" diye politika yapanların gerçekten milliyetçiliklerinden şüphe edilmelidir. Böyle bir zihniyet, milliyetçilik şemsiyesi altında şahlanmış Atatürk düşüncesine asla yakışmaz, yakıştırılamaz.

Atatürk’ün millete sunduğu ayrıştırma değil bütünleştirmedir. Anadolu’nun kurtuluşu bu milli değerlerin şahlanışı ile mümkün oldu. Atatürk’ün ulus devlet felsefesinde çoklu millet değil, tüm değerleriyle kaynaşmış tek milletin varlığını kabullenerek resmi ideolojiyi millete sundu.

Onun düşünce sisteminde Anadolu coğrafyasında tek bir millet vardır; bu da, ırki ve soy esasına dayanmayan, kültür temelli bir millet tarifidir. Önemli olan bu kaynaşma öğelerini benliğinde taşımak ve savunmaktır.

Eğer Anadolu insanını tek bir millet olarak kabul edilmeseydi istiklâl savaşı olabilir miydi? Türk milleti, düşman karşısında yaşadığı işgal ve yok olma gerçeğine karşı savunma sistem oluşturmak ve geliştirmek hedefine odaklanmış bir idare ve ulus devlet olma istemi vardı.

Tek millet fikri olmasaydı ulus devlet nasıl kurulabilirdi?

Egemenlik kayıtsız şartsız millete nasıl bırakılabilirdi?

Bu bağlamda Atatürk’ün tarif ettiği milliyetçilik anlayışında sınıflar arası, aşiretler arası çatışma yoktur.

Aidiyet çatışmasına karşı geliştirilen en bağlayıcı ve bütünleştirici söylem milliyetçiliktir; milletini, yurdunu, bayrağını sevmektir, onların birliği, bütünlüğü ve refahı için çok çalışmaktır...

Ne mutlu “Türk olana” değil, ne mutlu “Türküm diyene” anlayışında saklı olan tılsım işte bu bütünleştirici düşünce sistemidir. Atatürk’ün savunduğu ve uyguladığı bu kültürel bütünleştirici milliyetçiliktir.

***

Türk toplumunda, Batılı toplumlarda var olan sınıfların olmaması, Anadolu’nun kurtuluşu için bir şans olmuştur. Milletin bütünleşmesini sağlayan aslında bu sınıfsız bir toplum olmanın önemli bir rolü vardır. Ekonomik olarak zaten geri kalmış olan Anadolu insanının birbirinden farklı yanı yoktu. En gelişmiş şehri İzmir’di, o da liman kenti olduğu için ve ticaretin en çok yapıldığı yer olduğu için gelişmişti, zengindi.

Kaldı ki burada yaşayan Türkler yine en fakir olanlarıydı; zenginlik yine azınlıklarda vardı. Sonuçta yokluğu paylaşan tüm ulusun bazı bölge farklılıklarına rağmen hiç birinin diğerinden ekonomik üstünlüğü yoktu. Milletin tüm kesimleri ortak bir noktada birleşiyordu; fukaralık ve savaş yorgunluğu…

İşte böyle bir toplumda birlik ve bütünlük sağlamak, sınıfsal bir topluma göre daha kolay olmalıydı ve oldu da…

Atatürk, Türk milletine, millet olduğunu hatırlattı, düşmana karşı ortak değerleri savunmak için birleştirmeyi sağladı. Toplumun tüm fertleri kesimleri birbirine dayanışma sergileyerek, el ele vererek, kısaca Anadolu insanını bir yumruk gibi bütünleştirerek düşmana karşı durdu.

İşte bu, milli motifli milliyetçiliktir. Ayrımcı, azınlıkçı, aidiyetçi değil bütünleştirirci milliyetçiliktir...

Bu da üst kimlik olarak ifade edeceğimiz, büyük şemsiye diyeceğimiz Türk milliyetçiliği felsefesidir. Çünkü, Atatürk’ün anladığı Türk milliyetçilik anlayışı milletten kopuk bir anlayış değildir. Ülkenin sahibi tüm vatandaşların ortak paylaşımı, vatan toprağına herkesin eşit mesafede duruşu ve kutsallığı, eşit hakka sahip millet bütünlüğü ve bir ideal hedef olarak seçilmiş demokrasi anlayışı…

Dolayısıyla bu milliyetçilik anlayışında insan vardır, sevgi vardır…

Diktatörlüğe karşıdır; zira fırsat elinde iken bile bunu düşünmemiştir Atatürk...

Milliyetçiliği, milletin vatan toprağını ortak kutusal değer olarak algılar, gelecek için çok çalışmayı, üretmeyi, başarılı olmayı hedef gösterir... Milletin bütünlüğü ve birliği bütünleşmeyi gerektirir. Bunun derin ve geniş anlamını şu satırlarıyla ifade etmiş Gazi Paşa. Bakınız ne diyor:

“…Bir ulus için, bir yurt için, gerçek kurtuluş, esenli yaşayış ve tam başarı istiyorsak bunu hiçbir gün bir tek kişiden umup beklememeliyiz. Herhangi bir kişinin başarısı demek ulusun bir parçası demektir. Bir ulusun başarısı ise o ulusun bütün güçlerinin bir arada birikip birleşmesiyle gerçekleşebilir. Eğer ilerde de böyle kazançlara ve başarılara ulaşmak istiyorsak hep öyle davranalım, hep öyle yürüyelim. Çünkü o istenilenler ancak böylelikle elde edilecektir. Bütün insanlığın varlığını kendi kişiliğinde gören adamlar mutsuzdurlar. Besbelli o adam birey niteliğiyle yok olacaktır. Herhangi bir kişinin, yaşadıkça sevinçli ve mutlu olabilmesi için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktı. Sağduyulu bir adam, ancak bu yolla davranabilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk ancak gelecek kuşakların şerefli varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir.”

Atatürk bir taraftan da bilim ve aklı öne çıkaran bir modelin ancak milletin kurtuluşuna çare olabileceğinin düşünmüş ve en büyük savaşın cehaletle savaş olduğunu defalarca tekrarlamıştır. Okumakla bilimi, gerçekle bilimi ve bunların okuma ile ilişkisini bu noktada ifade etmiş; bakınız bu konudaki deyişine:

“Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa, okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.”

Demek ki cahil demek sadece okuma yazma bilmemekle değil, nice okur yazar cahillerin varlığı gibi, nice aydın diplomalı geçinen cahiller ve hainler var ülkemizde... Bunları iyi tanımak ve tespit etmek gerek…

(Devamı gelecek sayıda)

ÖNCEKİ

Köy Enstitüleri Ve Yüksek Öğretmen Okulları Neden Kapatıldı?...

SONRAKİ

6 ^0_C

Ramazan Demir

Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler...(4)

Köy Enstitüleri Ve Yüksek Öğretmen Okulları Neden Kapatıldı?...

Ulusal Türk Kimliği: Türkçe…

Önerilen Yazılar

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…

Ramazan Demir

Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler...(4)

Köy Enstitüleri Ve Yüksek Öğretmen Okulları Neden Kapatıldı?...

Ulusal Türk Kimliği: Türkçe…

Önerilen Yazılar

“Kürtçü” Feodalizm Ve Kardelen Elif...

Bağdat Müzesi Ve Kütüphanesi Neden Yakıldı?...(1)

Yorum Yap

Kategoriler

Faydalı Linkler

Son Yazılar

Feodalizmin Devlete İsyanı: Dersim Olayları... (1)

Çanakkale'de Liseli Şehitler…

Tarih Tekerrür Etmesin…